AĞRILILARIN SİTESİ
  Turizm
 

İshak Paşa Sarayı:
Doğubayazıt'ın 7 km. güney doğusunda, Eski Beyazıt'ta ve ovaya hâkim yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş, pek çok bölümleri olan komple bir saraydır. Birinci Dünya Harbi'ne kadar Beyazıt Sancağı bu saraydan yönetildi.
Sarayın yapımına 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanmış, aynı soydan gelen Küçük İshak Paşa zamanında 1784'te (99 yılda) tamamlanmıştır. Mimarı, Ahıskalı ustalardır.
Saray 115x50 m. boyutlarında, tesviye edilmiş Karaburun tepesi üzerine terası, iki avlu ile bu avluları çevreleyen çeşitli yapı topluluğundan meydana gelmektedir. Doğu-batı yönünde yaklaşık 7 600 m2 lik bir alan üzerine oturtulmuştur. Bazı kısımları tek, bazı kısımları iki, bodrumla birlikte bazı kısımları üç katlı olarak yapılmıştır. Bir saray için gerekli tüm bölümler (harem, harem odaları, aşevi, hamam, toplantı salonları, eğlence yerleri, mahkeme salonu, camii, çeşitli hizmet odaları, oturma odaları, uşak ve seyis odaları, muhafız koğuşları, cezaevi, erzak depolan, cephanelik, tavlalar, bodrum katlarında çeşitli hizmet odaları vs.) vardır. Her odada ocak, dolap yerleri vb. görülmektedir. Sarayın girişi, savunması en zayıf olan doğu cephesindedir. Anıtsal taç kapı, avlulara açılan diğer kapılar gibi, kabartma, süsleme ve zengin bitki motifleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini taşır. Saray, tarih ve sanat tarihi yönünden eşsiz bir değere sahiptir. Bu bey kalesi, Avrupa'daki şato tipi yapıların ülkemizde rastlanmayan en iyi örneğidir.
Sarayın camii dışındaki bölümlerin çoğu yıkılmış, harap olmuş, tavanları çökmüştür. Son yıllarda biraz onarılmış, restore edilmiştir. Camii, saray kompleksinin en sağlam kalan yeridir. Herhalde burası, dinî bir korkuyla tahrip edilmemiştir. Tek kubbeli camii, iki ayrı renk taşla örülmüş minaresiyle saraya ilginç bir görünüm kazandırmaktadır. Camiinin kıble duvarının dışındaki türbe geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiş olup, muhtemelen Çolak Abdi Paşa ile İshak Paşa ve yakınları için yapılmıştır.
Sarayın (Selâmlık) kuzey cephesinde dışa sarkan dört ahşap konsolda üstte kanatlı ejder, onun altında aslan, en altta insan figürleri yer almaktadır ki, çok ilginç ve sanatkâranedir.
Sarayda klâsik Osmanlı mimarîsinden farklı üslûp ve bezeme şekilleri dikkat çeker. Türk saray geleneği ve mimarîsinin ana prensiplerine uyulmuştur. Yapı birkaç aşamalıdır ve güzellikle azameti yansıtır. Sarayın ihtişamı, yaptıran paşanın çevreye ve Merkezî Devlet'e karşı gücünü göstermek istediği anlaşılmaktadır.
Taş duvarların içinde görülen boşluklar, sarayın kalorifer tesisatını andıran merkezî ısıtma sistemiyle ısıtıldığım göstermektedir.
Yapımı birçok efsane ve hikâyeye konu olan İshak Paşa Sarayı; Osmanlılar döneminde Ağrı'da yapılan en büyük ve önemli mimarî eserdir. İshak Paşa Sarayı, geleneksel Türk mimarî karakterinde ve Selçuklu mimarîsi biçiminde bir yapıdır. Bu yapılar topluluğunda Osmanlı ve Selçuklu mimarîsinin öğeleri yanında, Avrupa sanatının Barok üslûbunun etkileri de görülmektedir. Zamanın en modern ve ileri anlayışı ile yapılmış olup, genel hatlarıyla Türk kültürünün özelliklerini taşır.

Doğubayazıt Kalesi
İlçe merkezinin 7 km. doğusunda, Eski Beyazıt'ta, Belleburç denilen yerde kayacıklar üzerindeki kale kalıntısıdır. Her devirden izler taşıyan kalenin yapım tarihi bilinmemektedir. Üç bölümden maydana gelen kalenin (şehrin etrafını kuşatan) surları tamamen kaybolmuş, iç kale duvarları, methaller, burçlar, Urartu mezar kayaları, tapınak, mağara gibi yapılar belli olmaktadır.
Kaleyi Urartular, Arsaklılar, Cenevizliler, Celâyirliler, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlılar savunma merkezi olarak kullandığından çok el değiştirdi ve farklı dönemlerde tamir edildi. Bu sebeple tarihte; Daryunk, Eskikale, Aydınhisar, Gâvurkale, Cınıvız/Ceneviz,Yenikale, Bayezid kalesi gibi adlar verilmiştir.

Beyazıt Eski Camii
Beyazıt kalesinin güney eteğinde I. Selim tarafından yaptırıldığı kabul edilen camiidir. Kesme taştan inşa edilen camii, 15,20x15,20 m. boyutlarında, kare plânlı ve tek kubbelidir. Kubbe 11,50 m. çapındadır. Sonradan yıkılan beş gözlü son cemaat yeri ile bir minaresi vardır. Kullanılacak durumda, sapasağlam olan yapının 1096/1687'de tamir edildiği anlaşılmaktadır. Camiinin bir adı da Cami-i Gevher Digar'dır.

Meya Harabeleri
Diyadin'in 12 km. güney batısındaki Meya (Günbuldu) köyündeki antik kenttir. Uçurum üzerinde uzun bir sıra oluşturan yüksek kayalara oyularak yapılan pek çok yapı, tapınak, oda ve mağara vardır. Yapılarda değişik dönem ve inançlara ait belirtiler görülmektedir. Tokluca köyündeki kaleden yer altına inen merdivenin bir tünelle buraya çıktığı sanılmaktadır.

Tokluca Kalesi
Diyadin ilçe merkezine 19 km. uzaklıktaki Topluca köyünde kayalar üzerine oturtulmuş doğal bir kaledir. Kayalara oyularak yapılan ve yer altına giden merdivenlerin, kalenin başka bir yere giden gizli bir yolu mu, yoksa Meya harabelerine ulaşan yol mu olduğu henüz anlaşılamamıştır.

Hamur Havaran Kalesi
Hamur ilçe merkezinde, şehir ile Murat nehri arasındaki yarımada gibi sarp bir kayalık üzerinde yapılan kaledir. Hangi dönemde kim tarafından yapıldığı bilinmemekle beraber, ileri Selçuklu dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Kale tahrip edilmiştir. Yukarı Murat bölgesinin en sağlam kalelerinden olan Havaran'a, çevrede bulunan küçük çaplı Ağadeve, Şoşik, Seslidoğan, Ceylanlı, Uzunveli ve Eleşkirt Kalelerine bağlı olduğu iddia edilmektedir.

Toprakkale
Eleşkirt'e 14 km. mesafede eski ilçe merkezi olan Toprakkale köyü, aynı zamanda antik kenttir. Urartular döneminin bölgedeki en önemli yerleşim merkezlerinden biri olan köyde Urartular'dan kalma bir kale kalıntısı ve Osmanlı dönemi yapısı bir camii vardır. Kalenin yerleşim mekânları ve tapınağı tamamen yıkılmış, kale burçlan ve kale duvarlarından kalıntılar mevcuttur.

Toprakkale Camii
Toprakkale köyünde 1684'te Mirza oğlu Abdi Paşa'nın yaptırdığı camiidir. Yapı 12,5x12,5 m. ölçülerinde, kare plânlı, sivri kemerli, basık tramplara oturan tek kubbelidir. Kubbesi 8,2 m. çapındadır. Beden duvarlarının köşeleri, taç kapı ve pencere etrafları kesme taştan, diğer kısımları tamamen moloz taşlarla örülmüştür.

Hamur Kümbeti
Hamur ilçe mezarlığında; 4,70x11,50 m. ölçülerinde, alt kısmı dikdörtgen, üstü dıştan balıksırtı, içten aynalı tonoz biçimli türbedir. 1802 yılında yapılmıştır. Sürmeli Mehmet Paşa Kümbeti adıyla bilinir. Kümbetin mimarî tarzı, Selçuklu ve Osmanlı kümbetlerinden farklıdır. Plân bakımından Kırşehir'deki Âşık Paşa türbesine benzer. Kullanılan taşlar, İshak Paşa Sarayı'ndaki t aşlarla malzeme birliği gösterir. Kümbetin içi iki bölümdür. Mezarlar tahrip edilmiştir.

Şoşik Kalesi
Hamur'a bağlı Şoşik (Karlıca) köyünde yalçın kayalar üzerine yapılmış bir kaledir. İlçeye uzaklığı 34 km.dir. Kalenin yapım tarihi bilinmemekle beraber, Akkoyunlular'dan kaldığı sanılmaktadır. Kale yapısı, bölümleri ve kullanılan taşlar klâsik kale mimarîsinden farklıdır. Şoşik kalesinin 2 km doğususunda ikinci bir kale daha vardır ki, Kız Kalesi adı verilen bu binayı, kale beyinin, kızı için yaptırdığı söylenmektedir.

Karagöz Kilisesi
Tutak'ın Atabindi (Nadirşeyh) ile Dayıpınarı (Noktulu) köyleri arasındaki kayalara oyularak yapılmış mabeddir. Burası Urartular tarafından çok odalı mezar olarak kullanılmıştır. Mezar odalarındaki 36 nişte, Urartu döneminde yakılan ölülerin kül ve kemiklerinin konulduğu kapların muhafaza edildiği sanılmaktadır. Yapının giriş kapısının çevreden saklandığı dikkat çekmektedir. Benzeri yapılar Hamur'un Beklemez köyünde de vardır.

Anzavur Tepe
Patnos'un 2 km. kuzey batısında Kot tepe ve Patnos kalesi gibi adlar da verilen antik kenttir. Urartular'ın M.Ö. 8. yüzyılda yaptığı saray, tapınak ve binaların kalıntısı durmaktadır. Burası aynı zamanda mabeddir. Anzavur tepede 1959-1963 yıllan arasında Ankara Üniversitesince kazılar yapılmış; kazılarda Kral Menua'ya ait tapınak, birçok Urartu yapı ve mezan ortaya çıkarılmıştır. Anzavur tepe bir höyüktür.
Patnos'ta Anzavur tepeye benzer ikinci bir Urartu antik kenti Girik tepedir. Şehrin doğusundaki bu tepeden, (höyük) önemli Urartu eşyaları çıkarılmıştır.

                                                                          AĞRI'DA ÖTEKİ TARİHÎ YAPILAR
o Diyadin kalesi
o Tendürek (Çermik) kale
o Diyadin (Yankaya) Avnik kalesi
o Diyadin Kuje kalesi
o Taşlıçay Üçkilise Güneş tapınağı
o Balıkgölü Kızılziyaret kalesi
o Ağrı-Uzunveli kalesi
o Küpkıran-Harabegöl kalesi
o Küpkıran Pazı kalesi
o Hamur-Süleymankümbet köyü kümbeti
o Tutak (Dönertaş) Kankalesi
o Tutak (Katavin) Zincirkale
o Tutak-İsaabat köyündeki kilise
o Tutak-Bulutpınar (Cemalverdi) Atabindi (Nadirşeyh) ve Ocakbaşı (Mirza) köylerindeki tarihî mezarlıklar
o Tutak-Erdal (Hive) köyündeki kilise
o Tutak-Alacahan (köyü) kervansarayı
o Tutak-Atabindi köyündeki Yavuz Sultan Selim köprüsü
o Patnos Girik tepe
o Patnos kümbetleri
o Patnos-Zirekli, Köseler, Taşkın ve Acılı köylerindeki kümbetler.
o Patnos - Ortadamla köyündeki Urartu kitabesi

                                                                          AĞRI'DA  DOĞAL GÜZELLİKLER

AĞRI DAĞI
Türkiye, İran ve Nahcivan devlet sınırlarının kesişme noktasının yakınında bulunmaktadır. Bü-yük ve Küçük Ağrı dağı olmak üzere iki koni şeklindedir. Her ikisi de sönmüş volkanik dağdır. Büyük Ağrı 5 137 m., Küçük Ağrı 3 896 m. yüksekliktedir. Ortak bir taban üzerinde yükselen bu iki koniyi 2 687 m. yükseklikteki Serdarbulak beli birbirinden ayırır. Her iki dağın çevre uzunluğu 128 km. olup, l 188 km2lik bir taban üzerinde yükselmektedir. Dağın yarısına yakın kısmı Iğdır İli sınırları içindedir.
Ağrı dağı, üzerine Nuh'un gemisinin indiği iddia edilen ve Türkiye'nin en yüksek volkanik dağıdır. Bu sebeple çok ilgi çeker. Dağ, sıradağ üzerinde görülen bir kabartı olmayıp, küçük tepeler meydana getirmeden aniden yeryüzünden göğe doğru yükseldiğinden muhteşem bir görünüşe sahiptir. İnsanın karşısında heybetle durması ona doğal bir güzellik kazandırmış, bu tabiat harikasını doyulmaz manzara yapmıştır.
Yüzyıllardır gezginlerin, bilginlerin, kişi ve kavimlerin dikkatinden kaçmayan Ağrı, yurdumuzda ve dünyadaaraştırmaya, sinemaya, şiire, türkülere, hikâyelere, efsaneye ve mitolojiye en çok konu olan dağdır.
Kur'an'da da geçen Nuh Tufanı, nedense Türk ve Müslümanlardan çok, Hıristiyan Batı dünya-sını ilgilendirmiştir. Geçen yüzyıldan beri Batılıların dikkati Ağrı üzerinde toplanmıştır. Nuh'un gemisinin burada olduğu inancı yaygın olduğundan, geminin enkazını bulmak için Büyük Ağrı dağında devamlı araştırmalar yapılır.
Ağrı, yazın daha güzel görünür. Yerli ve yabancı dağcılar buraya çıkmak için can atar. Ağrı dağı-na çıktıkça, ufuk genişler; tepesinden bakınca, yüzlerce kilometre uzaktaki dağlar, çevredeki ovalar, akarsular, göller, insanın gözleri önüne serilir. Dağın eteğindeki köyler, şehirler benek benek lekeler gibi görünür.
Doğubayazıt'a 15 km., Ağrı'ya 115 km. uzakta olan Ağrı dağı, yazın yayla, kışın kışlak olarak kullanılır. Eteklerinde yaban keçisi, geyik, ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, kunduz, samur, tavşan, keklik ve sayısız av kuşları bulunur. Avcı ve av sporunu sevenler için Ağrı dağı her mevsimde bol av hayvanı olan yerdir. Dağın güney eteğindeki sazlık da avcılığa müsaittir. Dağ turizmi yönünden Ağrı büyük bir potansiyele sahiptir.

Ağrı Dağının Ayırıcı Nitelikleri
Türk ve dünya kültüründe Ağrı dağının özel bir yeri vardır. Gerek yurdumuz, gerekse yakındoğu kültürlerinde Ağrı dağı ile ilgili pek çok efsane geliştirilmiştir. Ermenilerin burayı kendi ülkelerinin merkezi olduğunu iddia etmeleri, Yahudi kutsal metinlerinde ve Hıristiyanlıktaki Nuh'un gemisinin bu dağa indiği inancı, Ağrı dağının hem siyasî, hem dinî yönden önemini artırmaktadır.
Ağrı'ya dağ sporu yapmanın yanında, Nuh'un gemisini bulmak için de çıkılır.
Dağa çıkış izinle olmaktadır. Yaz ve kış çıkışları olmak üzere yılda iki defa çıkış yapılır. Yaz çıkışları temmuz, ağustos ve eylül, kış çıkışları ise ocak ve şubat aylarında olmaktadır.
Ağrı dağının doruğu çok uzaklardan ve geniş bir alandan görülür. İran, Azerbaycan, Van, Kars, Iğdır ve Bitlis'ten açık havalarda yüksek yerlerden bakıldığında, bu görkemli dağ görülebilmektedir. Ağrı seyretmeye değer.
Büyük Ağrı'nın 4 000 m. yukarılarında her zaman kar bulunur. Takke biçiminde doruğu örten karın bir kısmı buzuldur. Genişliği 12 km2, ye varan buzul, aynı zamanda Türkiye'de mevcut az sayıdaki buzullar arasında en büyük olanıdır.
Ağrı dağında ilkbahar ve yaz mevsimlerinde karlar eridikçe binlerce çiçek açar. Ancak çeşidi ve rengi çok olan bu çiçekler kokusuzdur.
Ağrı dağının yamaçlarında su kaynağı bulunmaz. Yukarılardan akıp gelen kar ve yağmur suları vardır ki, bunlar fazla aşağılara inmez. Çok yağış almasına rağmen, çatlaklar ve andezit yapı suyu hemen emer. Sıcak yaz günlerinde, bilhassa dağın güney yamacı bir çöl gibi olur. Sadece dağın eteğindeki (dip kısmı) köylerde kaynak ve sazlık suları vardır.
Ağrı dağının eteklerinde, özellikle güney doğu eteğindeki İnek vadisi denilen yerde her biri yüzlerce hayvan alabilecek genişlikte birçok mağara oluşmuştur. Bu mağaralar, hayvan yetiştirenlerce barınak (kom) olarak kullanıldığı gibi, zamanlaman eşkıyaların da sığınağı olmuştur. Daha aşağılarda Hallaç köyü yakınında bir de buz mağarası vardır.
Ağrı dağının güneyinde yer alan Doğubayazıt ovası, kuzeyindeki Iğdır ovası ve Sürmeli Çuku-runa göre yüksektedir. Yani dağın kuzeyindeki ova, güneyinde kinden yüzlerce metre aşağıdadır.

Nuh'un Gemisi
Ağrı dağının güney karşısındaki Sürbahan (Telçeker) ile Üzengili (Meşar) köyleri arasında doğal bir anıttır. Aslında bu anıt, gemi biçimli bir şekil, iz (siluet)dir. Kalıntı, Türkiye-Iran Transit yoluna 3,5 km. mesafededir.
Nuh Tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı öne sürülmektedir. Buranın halk arasındaki adı, Cûdi dağıdır. 1983 yılından itibaren kutsal geminin kalıntılarını burada arama çalışmaları hızlanmıştır. Başta James İrwin olmak üzere Amerikalı araştırmacılar burayı çok yönlü incelemiştir. Türk bilim adamları (Atatürk Üniversitesi ve MTA Enstitüsü elemanları) da bu oluşumu bilimsel yönden incelemişlerdir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklar Yüksek Kurulu 17 Eylül 1987 tarih ve 3657 sayılı kararı ile gemi kütlesinin "korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı" özelliği gösterdiğini belirttiğinden, burası doğal sit alanı ve açık hava müzesi olarak koruma altına alınmıştır. Geminin kalıntısını kuş bakışı görecek bir yere turistik nitelikli bir kafeterya yapılmıştır.

Meteor (Göktaşı) Çukuru
Doğubayazıtın 35 km. doğusunda, Küçük Ağrı dağının eteğinin bittiği yerdedir. İran sınırına 2 km. uzakta, Gürbulak sınır kapısı ile Sarıçavuş köyü arasındadır, 1892 yılında gökten düştüğü sanılan büyük bir parçanın meydana getirdiği çukur, dünyada büyüklük ve derinlik itibariyle Alaskadakinden sonra ikinci büyük meteor çukurudur. Genişliği 35 m. derinliği 60 m.dir. Toprağa gömülü göktaşının üzeri iç duvarlardan çöken toprak tabakalarıyla örtülüdür.

Buz Mağarası
Buzluk da demlen Buz mağarası, Küçük Ağrı dağının güney eteğinde, Hallaç köyünün 3 km. ku-zey doğusundadır. Meteor çukuru ile aynı lav tüneli sistemi üzerindeki bu mağara doğal bir anıt-tır.
Mağara 100 m. uzunluğunda, 8 m. derinliğinde elips biçimli bir çukurdur. İçinde bazalt lavlar, kayalar ve bu kayaların üzerinde renk renk görünen temiz buz tabakaları, sarkıt ve dikitler vardır. Kışın sıcak, yazın soğuk olur. Buz mağarasının yukarılarında, özellikle İnek vadisinde değişik özellikte ve çok büyük mağaralar vardır.

Diyadin Kaplıcaları
Diyadin ilçe merkezinin 5 km. güneyinde Köprü, Davut ve Yılanlı adlı üç sıcak kaynaktan olu-şur. İçlerinde bikarbonat, kalsiyum, kükürt, hidrojen, sülfür ve karbondioksit bulunur. Yılanlı ve Davut kaplıcalarında az miktarda magnezyum vardır. Kaplıcalar, deri hastalıkları ile enfeksiyonlara bağlı hastalıklarda, üst solunum yollarının kronik yangılarında, buharları solumanın iyileştirilmesinde etkilidir. Romatizma, nevrit, nöralji ve kadın hastalıklarına iyi gelir.
Köprü ve Davut kaplıcaları yeniden düzenlenmiş, tesisleri geliştirilmiştir. Erkeklerle bayanların banyo salonları ayrı ayrıdır. Yılanlı kaplıcası son yıllarda kullanılmadığından termal binası, ka-feteryası, otel kısmı tahrip edilmiştir.
Köprü kaplıcası (çermik), Murat nehri ve Doğal köprü bitişiğinde olup suyu en çok sıcak ve mineralli olandır. Yeryüzüne çıkan sulardaki kükürt, kireç ve benzeri maddeler taşlaşarak üst üste biriktiğinden traverten oluşturmuştur. Bu travertenler, Ağrı'nın Pamukkale'sidir. Davut çermiği, Davut köyü yolu ve çayı üzerindedir. Bitişiğinde seralar yapılmış, Diyadin'e ısıyma amaçlı su verilmektedir.
İlkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde Ağrı'nın en kalabalık ve hareketli geçen yerlerinden biri Diyadin kaplıcalarıdır. Yaz günlerinde kaplıcalar, İl genelinden ve Iğdır'dan gelen insanlarla dolup taşar.

Doğal Köprü
Halkın Kudret Köprüsü dediği bu doğal yapı, Köprü çermiği yakınında, Murat nehri üzerinde oluşmuş iki köprüdür.
Murat nehri buradaki toprak ve kaya yığınını sökemediği için dağın altını delmiş, açtığı tünelden akmıştır. Köprülerin üzerlerinden çevre köylerin yollan geçmektedir. Köprüden Murat nehrinin akışı, Murat vadisi ve kaplıcaların görünüşü insana zevk vermekte, köprünün oluşumu görenleri düşündürmektedir.

Diyadin Murat Vadisi
Diyadin ile kaplıcalar arasında Murat nehrinin aktığı vadidir. Vadi düztabanlı 30-300 m. genişlikte, 5-50 metre dik kayalardan oluşmuştur. Vadinin yeşilliği, Murat nehrinin akışı ve kayaların dikine bıçakla kesilmiş peynir gibi duruşları dikkati çeker.

Balık Gölü
İl'in kuzeyinde, Kars sınırındaki Sinek yaylasında alabalığı ile ünlü bir lav setti gölüdür. Gölün suyu tatlı ve temizdir. Sazan balığı ve ünlü kırmızı pullu (kızıl alabalık) alabalığı vardır. Gölün çevresindeki buz gibi kaynaklar, Anadolu'nun en güzel sulandır. Göl, doğal bir güzelliğe ve sade bir manzaraya sahiptir. Doğu Anadolu'nun Abant'ı sayılmaktadır. Gölün kuzey tarafında üzerinde tarihî kalıntılar bulunan dört dekar genişliğinde küçük bir ada vardır. Adaya motorlu ve kürekli kayıklarla gitmek mümkündür.
Deniz seviyesinden 2 250 m. yükseklikte bulunan Balık gölü, yurdumuzun en fazla yüksekte oluşmuş gölüdür. Alanı 34 km2, olup, derinliği 100 m. yi aşmaktadır.
Gölün güney kıyısında plaj sitesi ve turistik tesisler vardır.
Balık gölüne 26 km. lik Taşlıçay ve 60 km. lik Doğubayazıt (Musun ayırımı) üzeri yollarla gidil-mektedir.
Dambat Çermiği ve Maden Suyu
Ağrı'ya 5 km. uzaklıkta, Ağrı-Van karayolu üzerindeki Yolluyazı (Dambat) köyünde, Murat neh-rinin kıyısındadır. Yerden fışkıran su kükürtlüdür ve kaynak her yıl yer değiştirmektedir. Kapalı mekânda kalınca zehirlenme yaptığından sabit bir havuz içine alınmamıştır. Cilt yaralan ve romatizma için şifalıdır.
Kaynağın l km. doğusunda ikinci bir su çıkmaktadır. Maden suyu kıvamındaki kaynak; böbrek, mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir. Su, kaynaktan çıktıktan sonra bekleme süresinde bozulduğundan şişelenmemektedir.

Hamur Vadisi
Murat nehrinin Hamur'dan itibaren aktığı dere, doğal güzelliklere sahip bir vadidir. Kıvrılarak karayoluyla birlikte Tutak'a kadar uzayan vadide ağaçlıklar, piknik, dinlenme ve balık avlama yerleri vardır.

Yaylalar
Ağrı'da yüksek dağ kütlelerinin dışında kalan yerler baştanbaşa ova ve yayladır. Türkiye'nin en geniş platoları (yayla) buradadır. Ağrı plâtolarıyla ülkemizde alternatif turizme merkezlik yapabilecek durumdadır. Buralar dağ sporlarına da uygundur. Yaylaların en ünlüleri Sinek ve Aladağ yaylalarıdır. İldeki tüm yüksek dağların etekleri aynı zamanda bol otlu-çayırlı, çoğu bol sulu yayla özelliğindedir.

 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol