AĞRI İLİNİN YERİ VE COĞRAFİ KONUMU
Ağrı, yurdumuzun doğusunda, İran'a sınır illerimizden biridir. Grenwich ölçeğine göre 39° - 40" kuzey paraleli, 42° - 45° doğu meridyenleri arasında bulunmaktadır. Ağrı'nın tamamı Doğu Anadolu Bölgesi'nin içindedir. Yukarı Murat Havzası'nda yer alan ilin yüzölçümü 11.376 km2 dir. Türkiye'nin tamamı içinde % 1,4'lük bir alan kaplar.
İlin doğusunda İran, kuzeyinde Iğdır ve Kars, batısında Erzurum ve Muş, güneyinde Bitlis ve Van illeri vardır.
İl toprakları coğrafi yapıya uygun olarak batıdan doğuya doğru daralmaktadır. Genişliği; batıda Sacdağından (Eleşkirt Yayladüzü köyü) Küçük Ağrı dağının doğu eteğine (İran sınırı) kadar yaklaşık 190 km., kuzey-güney doğrultusunda ise, kuzeyi Aşağı dağ (Ahtalar gediği), güneyi Pat-nos Armutlu köyü arası 115 km.'dir.
Ağrı-İran arasındaki sınır yaklaşık 75 km.'dir. Gürbulak Gümrük kapısı bu sınır (Doğubayazıt-Mako arası) üzerindedir ve Edirne Kapıkule Gümrük kapısından sonra Türkiye'nin ikinci önemli gümrüğüdür.
İl topraklarının ana çizgilerini yüksek dağlar ve bu dağlar arasında yerleşmiş geniş çukur - düz alanların oluşturduğu yerler ve yayla görünümündeki engebeli araziler oluşturur.
Ağrı, Doğu Anadolu Bölgesi'nin coğrafî karakterini taşır. Arazinin % 66'sının dağlık ve engebeli oluşu, kışları iklimin soğuk geçmesi, nüfus seyrekliğine ve ekonomik geriliğe sebep olmuştur.
Yurdumuzun en yüksek volkanik kütleleri (Ağrı, Süphan, Tendürek, Kösedağ gibi) Ağrı'daki sı-radağlar üzerinde veya yakınındadır. Doğubayazıt, Eleşkirt-Karaköse, Tutak ve Patnos ovaları birer çöküntü havzalarıdır.
İl toprakları Diyadin'den itibaren batıya ve Murat nehrine doğru meyilli olup, ekseni, kaynakları ve yatağı burada bulunan Murat suyu vadisini meydana getirir. Bu vadi boyunda boğazların birbirinden ayırdığı ovalar sıralanır. Doğubayazıt ve Patnos bu alanın dışında kaldığından toprak yapıları ve iklimleri kısmen farklıdır.
YÜZEY ŞEKİLLERİ
AĞRI DAĞI
Büyük Ağrı Dağı: Büyük ve Küçük Ağrı dağları; Türkiye, İran ve Nahcivan devlet sınırlarının birleştiği bir noktada yer alır. Küçük Ağrı doğuda, Büyük Ağrı batıdadır. Her ikisine birden Ağrılar denir. Doğubayazıt ovasının kuzeyinde, ilçe merkezine 15 km. uzaklıktadır. Ana kütleyi Büyük Ağrı oluşturmaktadır. Her ikisinin yamaçlarında oluşmuş pek çok parazit koniler vardır.
Türkiye'nin en yüksek dağı olan Büyük Ağrı dağı (5.137 m.) sönmüş volkanik bir yanardağdır.
Ağrı Dağı, Aras güneyi dağının ucu ile bağlantılıdır. Ağrı dağı ile bu sıradağı birbirinden Pamuk gediği ayırmaktadır ki, Doğubayazıt - Iğdır karayolu buradan geçer.
Ağrı dağının kuzey batısındaki Iğdır ovasından yüksekliği 4.500 m., güneydeki Doğubayazıt düzlüğünden nispi yüksekliği ise 3.400 m.dir. Bu fark, Iğdır ovasının çukurda oluşundandır.
Ağrı Dağı, küçük tepeler teşkil etmeden, birdenbire tek başına yükselerek dünya volkanlarının en görkemlisi olmuştur. Dağın zirvesinde kar ve buzlarla kaplı bir krater vardır. Bundan ötürü dağın tepesi yaz-kış devamlı karla kaplı olarak beyaz görünür. Büyük Ağrı'nın üzerini sık sık bulut örter ve tepe tarafına yazın dahi kar ve yağmur yağar.
Ağrı dağı yaklaşık 17 km. yarıçapında bir taban üzerine oturmuştur. 1.188 km2 yer kaplamak-tadır. Çevresi 128 km.dir. Dağın tepe tarafı üççataldır ve en yükseği Iğdır'a bakandır. Kar sınırı 4.000-4.500 metreden başlayan dağ, geniş bir alana egemen olduğu için, Karaköse'nin birçok yerinden, Iğdır İlinin ve Nahcivan'ın her tarafından, Van, Erzurum, Kars, Ermenistan ve İran'ın yüksek yerlerinden görülmektedir. Bu dev kütlenin yakından görünüşü heybetli ve etkileyicidir.
Dağ bir sünger gibi kendi suyunu kendi içine çekerek emer. Dağın emdiği suların bir kısmı Serdarbulak, Yakup, Örtülü ve Ganigork (Topçatan) kaynakları ile dışarı çıkar. Ancak yarık bulamayan kar suları dağın eteklerine doğru akar. Dağ eteklerine yaylaya çıkan göçebeler, dağda çok sayıda bulunan evcil ve yabanî hayvan bu sulardan faydalanır.
Büyük Ağrı'nın kuzey yamacında ve 4.000 m. yükseklikte Küp Gölü adında bir krater göl var-dır. Çeşitli ülkelerden gelen dağcılar, Hz. Nuh'un gemisini hep bu göl kenarında aramaktadır.
Dağın zirvesinde ağustos ayında bile ısı, -6 dereceden aşağı düşmez. Yaz mevsiminin sıcak günlerinde normal ısı sıfırın altında -6°-10° arasında olur. Yaylası bol, otlaklarının her mevsimde otlan gürdür. Ağrı dağının yamaçlarında ağaçsı bitki örtüsünün çok seyrek olduğu dikkati çeker. Bazı kesimlerde bodur huş ağaçlarına ve ardıç çalılıklarına rastlanır.
Kışın Doğubayazıt ovası karla örtülü olduğu halde, Ağrı dağının güneydoğu, güney ve güneybatı yamaçlarında kar tutmayan pek çok yer vardır. Kışın buralar "kışlak" olarak kullanılıp koyun otlatılır. Bilhassa inek vadisindeki mağaralar, yüzlerce koyunu barındırabilecek genişliktedir.
Tarihî belgeler, Dede Korkut Hikâyeleri ile İstahri ve Mukaddesi gibi Arap yazarlarının verdik-leri bilgilere göre, önceki yüzyıllarda Ağrı yamaçlarının ormanlarla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde iyice çıplak bir durum kazanan Ağrı dağının etekleri, çevresine tesbih taneleri gibi dizilen köylerde çok sayıda beslenen hayvanlara aşırı otlatma yüzünden iyice çoraklaşmakta, hatta erozyon baş göstermektedir. Hafif bir rüzgârda Örtülü, Çiftlik, Türkmen ve Gölyüzü köyleri çevresinde kum fırtınası başlamaktadır.
KÜÇÜK AĞRI DAĞI:
Ağrı dağının volkanik kütlesi temelde birdir, sonradan iki büyük koniye ayrılır. İşte bu konilerden doğudakineKüçük Ağrı dağı adı verilir. Büyük Ağrı'nın hemen yanı başında yükselen Küçük Ağrı Dağı, oluş ve yapı bakımından Büyük Ağrı'ya benzer. Bu, diğerinin tersine, sivridir, tam bir konik çadır şeklindedir. Küçük Ağrı daha sivri, büsbütün susuz ve çıplaktır. Her iki volkan dağın doruk çevresinden dört yana doğru derin, sarp yamaçlı ve dar vadiler uzanır.
2 500 metreye kadar ortak bir taban üzerinde yükselen iki koniyi, yani Büyük Ağrı ile Küçük Ağrı dağını 14 km. uzunluğundaki Serdarbulak geçidi (2 687 m.) ayırmaktadır. Bu iki dağ arası kısa boylu ağaçlarla kaplıdır. Küçük Ağrı'nın karı yaz ortalarında tümüyle kalkar.
Küçük Ağrı'nın tam tepesinde kraterin ağzında göl halinde su birikirse de, bu çukurluğun suları yazın kurur. Yamaçlar diktir, fakat çoklukla kayalık değildir.
Ağrı Dağının Tarihî ve Kültürel Özellikleri:
Ağrı Dağı, Doğu Anadolu'nun, özellikle Ağrı vilâyetinin simgesidir. Ağrı Dağı yöresinde tarihin çeşitli devirlerinde yaşayan kavimler, bu görkemli dağa kutsal bir yapı gibi bakmışlardır.
Ağrı, aynı zamanda dünyanın sayılı dağlarındandır. Nuh tufanına ve Nuh gemisi aramalarına konu olduğundan, özellikle yabancı dağcıların ve din adamlarının ziyaretgâhı olmuştur. Bu dağın Türk tarihinde ve edebiyatında da müstesna bir yeri vardır.
Tevrat'ta ve bazı kitaplarda Nuh'un gemisinin tufandan sonra Ararat dağına oturduğu yazılıdır. Kur'an-ı Kerim'in Nuh sûresinde Cûdi dağında olduğu belirtildiğine göre Ağrı Dağında veya başka yerlerde gemi aramak boşunadır. Acaba Ortadoğu'nun çatısı durumunda olan Ağrı Da-ğının adı, tufan olduğu zaman "Cûdî" miydi? Veya Ağrı'nın güney karşısında gemi siluetinin olduğu Meşar dağının eski adı Cûdi midir?
Ağrı dağının bütün dünyaya ün salmasının başka sebepleri şunlardır:
Ağrı, Avrupa'nın bütün zirvelerinden yüksektir. Bu dağın bir özelliği de, yekpare bir kütle halinde birdenbire yükselmesidir. Bu, dünyanın belki en muazzam dağ manzarasıdır. Himalaya ve And'lar gibi ulu dağlarda yükselme tabaka tabaka olduğu için, tek başına birden yükseliveren Ağrı Dağının heybetinden mahrumdurlar.
Ağrı iki ayrı krater başıyla birbirinden ayrılır. Bu yapı Ağrı'ya ayrı bir güzellik ve çekicilik kazandırır. Böylesine görkemli ve ilginç iki dağ dünyanın hiçbir yerinde yoktur.
Korkunç ve azametli görünüşü ile Ağrı Dağı, her devirde birçok milletin dikkatini çekmiştir. Nuh'un gemisinin burada karaya oturduğu sanıldığından, adı bütün dünyaca bilinir. Bilginler Nuh'un gemisinin enkazının Ağrı dağında olduğunu, Kur'an'da adı geçen Cûdî dağının olabileceğini iddia etmektedirler.
Ağrı dağına değişik adlar verilmektedir:
Türkler: Eğri dağ Ağrı Dağı, kire İranlılar: Küh-i Nuh
Araplar: Cebel al-haris (Büyük Ağrı), Ermeniler: Masik, Ararat
Batılılar: Ararat
5. yüzyılda acemce kökenli Almanca bir ad Archenberg / Arşenberg (Göğe değen dağ) olarak bilinmiştir.
Ağrı çok taşlık, kayalık; saklanması ve çevreyi gözetlemesi kolay olduğundan, bazen de kaçak ve asilerin sığınağı olmuştur, iki kartal yuvası gibi göğe yükselen Ağrı Dağları, efsanelere en çok konu olan dağdır. Geçimsiz iki bacı efsanesi, Âdem ile Havva efsanesi, Nuh'un Gemisi efsanesi bunların en çok bilinenleridir.
Anadolu dağlarının başı sayılan bu dağ, dünyamızın da belli başlı dağlarındandır. Ağrı sadece Türkiye'nin en yüksek dağı değil, aynı zamanda bölgenin tarihi, coğrafyası, iklimi, folkloru ve toplum hayatı üzerinde büyük etkisi olan bir tabiat harikasıdır. Bu dağ, sır doludur, kültür doludur... Bu yüce dağın bağrında nice efsaneler saklıdır. Bunlar, yukarıda belirtilen efsanelerden ayrı olarak; dağ anaları, kar adanılan, dağ canavarları, şahmaran ve aşk hikâyeleridir... Özellikle mitolojik içerikli olanlar ve Nuh'un gemisi efsanesi, halkın hayal zenginliğinde şekillenerek kalıplara sokulmuştur. Halk, ağzı-dili olmayan bu koca dağı dillendirmiştir. Âdem ile Havva'dan başlayıp günümüze kadar devam eden birçok dinî, efsanevî, bazı toplumsal ve aşk olaylarına konu olmuştur.
Ağrı ve Aladağ'da Oğuz, Arsaklı ve İlhanlılar'ın yaylakları vardı, ilhanlılar sevinçli günlerinde, toplantı-bayramlarda kurultaylarını burada yaparlardı. Yazı buradaki yazlık saraylarda geçiren İlhanlılar, bütün Anadolu ve İran'ı buradan idare ederlerdi. Ağrı, İran- Kafkasya ve Anadolu üçgeninin tam ortasında bulunduğundan zaman zaman değişik devletlerin kontrolünde olmuş, 400 yıldan fazla Osmanlı Devleti'nin milli sınırları içinde kalmıştır. 1878 Berlin Antlaşmasından sonra ve 1. Dünya Savaşı sırasında Türkiye, Rusya ve İran arasında paylaşılmıştır.
XX. Yüzyılın başında Büyük Ağrı Dağının güney tarafı Türkiye'ye, kuzeyi Rusya'ya ve Küçük Ağrı'nın doğu cephesi de İran'a ait bulunuyordu. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 16 Mart 1921'de Moskova, 13 Ekim 1921 tarihinde Kars antlaşmaları ile sınırlar belirlenerek Türkiye-Sovyetler birliği hududunun Aras nehrinden geçirilmesi üzerine, Büyük Ağrı dağının kuzeyi de Türkiye toprakları içine alınmış oldu. 1923 ve 1932 yılında yapılan hudut düzeltmesiyle Küçük Ağrı dağının tamamı Türkiye sınırlan içerisindedir.
Gezi ve coğrafya kitaplarında da Ağrı Dağına çok yer verilmiştir. Arap coğrafyacısı İstahri yazdığı kitabında Ağrı'da pek çok orman ve av hayvanı olduğunu belirtir. Mukaddesi, Ağrı dağının yamaçlarında 1000'den fazla köy bulunduğunu yazar. X. yüzyılda yaşamış olan tarihçi Thomas, Ağrı Dağı çevresinde geyik, yaban domuzu, arslan ve yaban eşeği gibi hayvanların çok bulunduğuna işaret eder. 13. yüzyılda Marko Polo da "Nuh'un dağı"nda araştırma yapmış, seyahatnamesinde bahsetmiştir.
Gemi Arama, Turizm ve Dağcılık Yönü ile AĞRI
Ağrı dağı kutsal ve yüksek bir dağ olduğu için son iki yüzyılda coğrafyacı ve dağcıların dikkatim üzerinde toplamıştır. Dünyada en çok sözü edilen dağ olması sebepsiz ve boşuna değildir. Nuh'un gemisinin tufandan sonra karaya oturduğu yerin bu dağ olduğu inancı, Hz. Âdem ile Havva'nın yaşadığı İrem Bahçelerinin dağın kuzeyindeki Aras vadisinde bulunduğu, Tevrat'ta adı geçen Ararat dağı ile Kur'an da belirtilen Cûdî dağının bu dağ sanılması ve efsaneye çok konu olması... gibi nedenlerle dağ, inceleme ve çıkışlara sahne olmuş, Nuh'un gemisi hep burada aranmıştır. Bilginler Nuh'un gemisini aramaya yüzyıllar öncesinden başlamışlardır ve üzerinde durulan tek yer Ağrı dağıdır.
Ayrıca dağın doruğuna ulaşma zorluğu, uzaktan muhteşem görünüşü ve özel bir coğrafî yapısı vardır. Ağrı dağına şimdiye kadar pek çok insan çıkma girişiminde bulunmuş, çoğu başarı ile dönmüş, bir kaçı da buz ve kayalar üzerinden yuvarlanarak ölmüştür.
Ağrı Dağına ilk bilimsel çıkış 1829 yılında Ruslar tarafından, ikinci defa aynı yıl (19 Ağustos 1829) Dorpat Üniversitesi profesörlerinden Friedrich Parrot ekibince yapılmıştır.
Geminin izlerine rastlandığı ilk defa Parrot'un zirveye ulaşmasıyla ortaya atılmıştır. Daha sonra Rus astronomi bilginlerinden Spaski Antonomov 1834 ve 1845 yıllarında, İngiliz Seymon 1835 yılında, Wagner ve Abich 1845 yılında, Albay Chodsko 1850 yılında, İngiliz R. Stuart ve Monteith 1856 yılında dağa tırmanmışlardır. Bu çevre hakkındaki incelemeleri ile ünlü Kafkasya seyyahı Radde de birçok kez Ağrı'ya çıkmıştır.
1876 yılında İngiliz Lord Bruyce dağın 4000 m. üzerinde tahta parçalan bulduğunu söylemiştir. 1887 yılında John Joseph Nouri ve ekibi kayalara saplanmış, yarısı buzla kaplı gemiye rastladıklarını iddia etmişlerdir.
1916 yılında bir Rus pilotu olan Viladimir Ros-kovski, dağın kuzey doğusunda gemi kalıntısı gördüğünü Rus çarına iletmiştir. Rus Çarı da araştırma için heyet göndermiş, ekibin çektiği resimler ve bulunan parçaların daha sonra kaybolduğu açıklanmıştır.
1936 yılında Yeni Zelandalı dağcı H. Knigth dikdörtgen kalas parçalan gördüğünü söylemiştir.
Cumhuriyet devrine kadar Ağrı'ya çıkanlar arasında bir Türk ismine rastlanmamaktadır. İlk kez 1934 yılında Ağrı civarında bulunan Hudut Dağcılık Tugayımız ağustos ayında dağa çıkmayı başarmış, 1940 yılında dağa eğitim amacıyla çıkan Tugayımız Atatürk'ün büstünü ve bayrağımızı 5 156 rakımlı tepeye dikmiştir. 1937 yılında o tarihte Ağrı'da binbaşı olarak görev yapan Cevdet Sunay (5. Cumhurbaşkanımız) ile 15 subay ve 15 er tepeye çıkmayı başarmıştır.
29 Temmuz 1968'de Albay Turhan Selçuk başkanlığında 18 subay, 16 astsubay ve 112 erden kurulu dağ taburu Ağrı'nın doruğuna çıkmıştır.
Nuh'un Gemisinin İzi:
11 Eylül 1959 günü harita yüzbaşısı İhsan Durupınar, Doğu bölgesinin havadan çekilmiş foto-metrik haritalarını tetkik ederken ilginç bir resim buldu. Resim bütün dünyayı ilgilendiriyordu. Bunun Nuh'un gemisi olma ihtimali vardı. Bu tarihten sonra Ağrı dağı ve Telçeker köyü üstünde-ki heyelan bölgesinde gemi aramaları hızlandı.
Heyelan bölgesi, Ağrı dağının tam güney karşısında, Doğubayazıt-Gürbulak yolunun güneyinde, Telçeker ve Üzengili köylerinin yamaçlarındadır. Burada gemi biçimli bir şekil vardır ki, harita yüzbaşısının üzerinde durduğu toprak şekil budur. İlk bakışta gerçekten gemiye benzeyen bu yapının heyelanın etkisiyle mi, yoksa Nuh'un gemisinin karaya oturduğu yer mi olduğu henüz tartışma konusudur. Şekil Nuh'un gemisi olması kadar ilginç olmakla beraber, doğal anıt niteliğindedir. Yerkabuğunun bir oyunu sonucunda oluşsa dahi, şekil yerbilimleri açısından da ilginçtir.
Nuh'un Gemisinin Fiziksel Özellikleri
o Gemi kütlesi, sürekli heyelan olan ve akıntının bütün şiddetiyle devam ettiği yamaçta olduğu halde, yerinde sabit kalmış, şekil bozulmamıştır.
o Kütlenin biçimi, insanoğlunun yaptığı ilk gemilere benzerlik göstermektedir. Baş tarafı çok dar, orta genişçe, arka kısmı ortaya göre daralmış haldedir.
o Boyut olarak 165 m x 50 m. x 13 m. ölçüsündedir. (Bu rakamlar, kutsal kitaplarda belirtilen ölçülere uymaktadır.)
o Çevresini oluşturan toprak malzemeye kıyasla; gemi kütlesinin malzemesi kuvvetli bir fiziksel mukavemete sahiptir.
o Gemi içinde ve yüzeyinde üç ayrı seviyede dizilmiş, eşit aralıklarla dağılmış ve fiziksel farklı-lıklar gösteren bölümler mevcuttur.
o Geminin muhtelif yerlerinde gemi direklerini andıran simetrik boşluk ve tümsekler vardır.
o Doğubayazıt Meşar / Mahşer (Üzengili) köyünün kuzey doğusundaki vadide bulunan gemi kalıntısı, insanı şaşırtacak niteliktedir. Bilhassa Amerikalı araştırıcıların dikkatini çeken kalıntı, re-simde görüldüğü gibi, tıpkı gemi güvertesine benzemektedir. Kalıntı etrafındaki toprak, yıllardır heyelan ile Telçeker köyüne kaydığı halde, geminin oturduğu toprak kütlesi aynen kalmaktadır.
"AĞRI" ADI NEREDEN GELİYOR?
Ağrı dağının adı zaman zaman değişik söylenmiştir. Çeşitli tarihlerde Ağrı'ya, Argı, Han Argı, Han Ağrı, Argurı, Arkuru, Ark dağı, Argı dağı denilmiştir. Selçuklular buraya yerleştikten sonra Eğri dağ, bilahare Ağrı dağ adını aldı. Zamanla Ağrı Dağı, şekline dönüştü. Halk bazen Kire / kıra olarak da ad vermektedir.
1938'den beri İl, sınırları içindeki Türkiye'nin bu en yüksek dağı olan Ağrı Dağına izafeten AĞRI olarak isimlendirilmektedir.
Bugün Batılılar ve Ermeniler Ağrı'ya Ararat diyorlarsa da, bu adlandırma kasıtlıdır. Bazı din kitaplarında ve tarihlerde geçen Ararat yanlış olarak kullanılmaktadır. Tevrat'ta "Ararat dağları" adı bir kez geçmekte, Ararat ülkesinden üç yerde bahsedilmektedir. Ararat, Urartular ile ilgili bir terimdir. Urartuların adı Tevrat'ta "Ararat" diye geçiyor.
"Urartu" adının bu kavme, güneydeki Samiler tarafından verildiği ve bunun "Ur-Ar-tu" (Yukarı ülke, yüksek memleket) manasına geldiği ileri sürülmektedir. Hatta bu isimdeki "Ur" (yukarı, yüksek) kelimesinin Sümerceden geldiği ve Akadlılarca Dicle-Fırat yukarılarının "Yukarı Memleket" manasına böylece anıldığı kanaatine varılmıştır. Bu yüzden, Urartu ülkesinin en yüksek dağlarına da "Ararat Dağları" ismi verilmiş bulunuyor. Sonradan Musevilerle Hıristiyanlar "Tevrat" tan alarak bu adı Ağrı dağına âlem etmişlerdir.
Küçük Arsaklı devleti zamanında memleket başlıca 15 eyalete ayrılmış; bunlardan hükümdarın yazlık ve kışlık başkentlerinin bulunduğu yukarı Aras boyu ve Ağrı Dağı çevresine ARARAT eyaleti adı verilmiştir.
Anlaşılacağı gibi, Ararat, Ağrı dağının adı değil, bu bölgenin Urartu ve Arsaklılar zamanındaki adıdır. Ağrı Dağının Eski Türkçe'de "yüksek" anlamına gelen ağrı ve ağrû kelimesinden geldiği öne sürülmektedir. Ayrıca ağrı kelimesinin Arapça'da "muhteşem" anlamındaki ağra ile ilgili olduğu da belirtilmektedir. Bu adlar, zamanla söylene söylene halk arasında Ağrı dağı olarak benimsenmiştir.
Tendürek Dağı:
Tendürek, yakın bir jeolojik zamanda sönmüş taze volkanik dağlardandır. Volkanik koni şeklindedir ve büyük, derin bir krateri vardır. Bazı yerlerinden ara sıra sıcak gaz-lar ve su buharları tütmektedir. Dağın Tendürek adını alması, bölgedeki evlerin ocağını oluşturan tandıra benzemesidir.
Tendürek dağı çok geniş bir alana yayıldığı için etekleri yayla olarak kullanılır. Sıcak ve soğuk kaynak suyu boldur. Sıcak suları kükürtlüdür. Diyadin kaplıcaları, bu dağın kuzey eteklerinin bittiği yerdedir. Murat nehrinin bir kaynağı buradan çıkmaktadır.
Tendürek dağı, Ağrı - Van arasında yükselir ve doruğu ile tamamına yakını Ağrı sınırlan içinde kalır. Kuzeyinde Doğubayazıt ovası ve Diyadin, güneyinde Çaldıran ovası yer alır. Yanardağ etkinliği henüz sona ermeyen Tendürek dağının yapısına bazalt, andezit, tüf ve taşlaşmış küller egemendir.
Süphan Dağı:
Van gölünün kuzey batısında, Ağrı dağı gibi sönmüş volkanik dağ olan Süphan 4 058 m. yüksekliği ile yurdumuzun üçüncü yüksek dağıdır. Van gölü kıyısında heybetli bir şekil-de yükselen Süphan dağında lav kalıntıları ve tüf yığılma alanları vardır. Doruk bölümündeki büyük krater göl, daire biçimindedir ve yazın son aylarında buzdan suya dönüşür. Bu suya Kırklar gölü denir. Dağın en üst kısımlarında kalın kar örtüleri ve buz yığınları bulunmaktadır.
Süphan dağı çok sıvı lavlardan, sünger taşlardan ve küllerden oluşmuştur. Her tarafından tepe-den aşağılara dik meyiller iner. Çok taşlı ve kayalıktır.
Süphan dağı, Bitlis ili sınırları içindedir, fakat etekleri çevre illere taşar. Bazı etekleri Muş, Bu-lanık ve Malazgirt'e; kuzey etekleri Erciş'e uzanırken, kuzeydeki bir kısım batı etekleri de Patnos ovasına doğru yayılır. Patnos'a bakan eteğindeki Sansu'nun geçtiği ova, sazlıklar ve kuzeye doğ-ru uzanan Pani yaylası öteki dağlar gibi verimli yerlerdendir. Dağın eteğinde sıralanmış ve Pat-nos'a bağlı köyler bunlardan faydalanır.
Kösedağ:
Eleşkirt ovasının batısında yükselen dağdır. Büyük bir kubbe şekli gösteren Kösedağ, Aras Güneyi dağlarının en yüksek noktasıdır. 3 433 m. yüksekliğe sahip bu volkanik dağın en yüksek yeri iki çataldır. Kuzeydekine Büyük Kösedağ, güneydekine Küçük Kösedağ denir. Kösedağ'ın yamaçları diktir, kayalık yerleri çoktur. Eleşkirt çevresindeki dağlara göre, sarp, suyu az, otu kıt bir dağdır. Bu özelliğinden ötürü "köse" sıfatım almıştır. Kösedağ'ın ova ve vadilere yakın eteklerinde Ahlât ve yabani meyve ağaçlarına, çalılık ve orman kalıntılarına rastlanır.
Aras Güneyi Dağları:
Batıda Erzurum'un Karayazı ilçesinin kuzey doğusundaki Çakmak dağından başlar. Eleşkirt, Ağrı, Taşlıçay, Diyadin ve Doğubayazıt'ın kuzey yönünde uzanarak Ağrı dağına kadar devam eder. Bu dağların genel adı Aras Dağlan / Aras Güneyi dağlarıdır. Kuzey kanat dağları da denir. Uzunluğu 250 km.'dir.
Tahir Dağları:
Çakmak zirvesi ile Kösedağ arasındaki dağlardır. Tahir bucağının çevresinde bulunan bu dağın üzerinden 1976 yılına kadar Türkiye-İran transit yolu geçmekteydi. Bu dağlara Kayışkıran dağları da denilmektedir. En yüksek yerleri, Sac dağı, Tahir dağı, Kocakuran tepe ve Çatkösedağ'dır. Çat gediğine doğru uzanan kısmına Koçoğlu dağları adı verilmektedir.
Mergezer (Taşkom) Dağları:
Eleşkirt ovasının kuzeyini çevreleyen dağlardır. Kösedağ hiza-sından doğuya doğru düzgün kabarıklar halinde yükselir. Boztepe en yüksek noktasıdır. Tutak halkı ve Kağızmanlılar "Eleşkirt dağlan" adını verirler.
Çemçe Dağları:
Merkez İlçe'nin kuzeyinden başlayıp Balık gölüne kadar devam eden dağlardır. Üzerinde geniş yaylaların olduğu bu dağların yüksek yerleri; Aşağı dağ (3 274 m.), Ziyaret dağı (3 000 m.), Bayır tepe (2 655 m.), Mermer tepe, Perili dağ (3 231 m.) dır.
Çift Öküz (Solhan) Dağları:
Balık gölünün doğusundan itibaren Musun ve Doğubayazıt ova-larının kuzeyini çevreleyen dağlardır. Burada birçok yüksek tepe, yayla ve gedik vardır. Hama (Çengel) dağı (2 979 m.), Kale tepe (3 196 m.), Pamuk dağı (2 597 m.) Zor dağı, Yalıntaş dağı, Durak dağı (2 806), Balıkgöl (Mozik) dağı (2 799 m.), Kızılziyaret dağı ve Korum dağları en yüksek yerleridir. Dağ, balık gölünün doğusunda iki kola ayrılır. Musun ovasının güneyinde kalan Arı dağı (2 934 m.), Şiştepe (2 483 m.) ve Mozik dağları, Diyadin'in kuzey doğusundaki İpek gediğine doğru gitgide alçalır.
Çakmak ve Aladağ:
Erzurum'un Karayazı ilçesinin kuzeyinden başlayarak Eleşkirt ve Ağrı'nın güneyinde devam eden, Hamur'da iyice alçalıp Murat nehrini geçtikten sonra Taşlıçay, Diyadin ve Doğubayazıt'ın güneyinde uzanan sıradağdır. Tutak ve Patnos ilçelerinin kuzeyinde yer alır. Bu sıradağın belli başlı bölümleri şunlardır:
Mirgemir Dağları:
Eleşkirt ovasının güney batısında, Ağrı-Erzurum karayolunun güneyindeki dağlardır. Çakmak dağının doğuya uzanan koludur. Dağ üzerinde küçük krater göller vardır. Te-kir (Geli) dağı (2 350 m.), Hayrangöl tepe (2 850 m.) Karakoyun tepe (2 705 m.) önemli zirveleridir. Dağın üzerinde orman kalıntıları ve korunmaya alınmış ağaçlıklar vardır.
YAYLALAR
Ağrı'da dağlık arazinin büyük bir kısmı yayla olarak kullanılır. İl topraklarının % 10'unıı kapla-yan yaylalar, özellikle hayvancılık yönünden büyük önem taşırlar. Bunlar geniş otlaklarla kaplı dağ düzlükleridir. Yaylalara bazı yerlerde yurt denir ki, bu yayla anlamına geldiği gibi, yazın kalınan yer anlamına da gelir. Ağrı'daki yaylaların ünlüleri şunlardır:
Mirgemir-Çakmak (Kılıç) Yaylaları: Eleşkirt ile Tutak Elmalıdere arasında, Hamur deresine ve Murat suyuna doğru uzanan dağ hattı üzerindedir. Otu ve suyu boldur. Hayvan beslemeğe elverişlidir.
Davul Yaylası: Eleşkirt ve Ağrı ovalarının kuzeyini çeviren sıradağ üzerindeki yayladır. Bol otlağı, temiz ve soğuk sulan vardır. Halk buraya "Dehol yaylası" da demektedir.
Sinek Yaylası: Aladağ yaylasından sonra ikinci büyük ve önemli yayladır. Ahtalar gediği ile Balık gölü arasındaki geniş alanlardır. Ön Sinek adı verilen bölümün suları Aras'a, Arka Sinek'in suları Murat'a doğru akar.
Suyu bol, ilkbahar ve sonbaharda çok yağmur alan bu yaylada çok kuvvetli, biçilecek derecede ot ve çayır yetişir. Sinek yaylasına Ağrı, Taşlıçay, Diyadin ve Doğubayazıt köylüleri çıktığı gibi, Iğdır, Tuzluca ve Kağızman köylüleri de çıkar.
Kraktin Yaylası: Sinek yaylasının Balık gölü doğusunda devam eden bölümüdür. Çift Öküz dağları ile Ağrı dağı eteğine kadar uzanır.
Aladağ Yaylaları:
Ağrı'nın güneyinde uzanan Aladağların bir diğer adı da Aladağ yaylasıdır. Birbirine yakın birçok büyük volkanın ürünleri eklenerek bu çok yüksek yaylayı meydana getirmiştir. Hamur vadisinin birkaç km. doğusundan Tendürek dağına, Abağa düzüne kadar geniş alana yayılmıştır. Bu yayla, Doğu Anadolu yaylalarının en tipik engebelilerinden, en yükseklerinden, en ünlü ve en genişlerindendir. Büyük bir kısmının karı ancak mayıs ve haziranda kalkar. Kar eridikçe, yerinden ot fışkırmaya başlar. Iğdır, Kars ve Van'dan bile bu yaylaya çıkanlar olur. Otu, suyu boldur. Ağrı'da beslenen hayvanların yaklaşık yarısı Aladağ yaylasının otlaklarında yetiştirilir. Koyunu ve yağı ünlüdür.
Pani Yaylası: Patnos'un güney doğusundadır. Çok yüksek olmayan bu yayla, Erciş'in Kocapınar köyüne kadar uzanır. Koyun otlatmaya daha elverişlidir. Katavin Yaylası üzerindeki yayladır. Ayrıca Süphan dağının üzerinde de Patnos'a ait yaylalar vardır ki, bunların başlıcalan; Beyaz kom yaylası, Hasretpınar yaylası, Aşare yaylası, Kıcak yaylası, Keleşkomu yaylası ve Uso komu yaylasıdır. Bu yaylalar Aladağ, Sinek, Dehol ve Kılıç yaylaları gibi büyük değildir.
GEÇİTLER ŞEHİR AĞRI'DA GECÎT VE GEDİKLER
Eleşkirt - Doğubayazıt doğrultusundaki il topraklarının etrafı genel olarak dağlarla çevrilidir. Bu sarp ve engebeli dağlar, yüzyıllardan beri ulaşım ve taşımacılıkta en ciddî engeli oluşturmuştur. Ağrı'nın en belirgin özelliklerinden biri kuşkusuz, Merkez İlçe ile ilçeleri birbirine, İl'i İran ve komşu illere bağlayan dağ geçitleridir.
Tahir Gediği: Eleşkirt Tahir dağları üzerinde, eski karayolunun geçtiği geçittir.
Eleşkirt Geçidi: Şeryan nehrinin aktığı vadide şimdi kullanılan ve Eleşkirt'in batısındaki geçittir.
Kılıç Gediği: Eleşkirt ovasını Tutak bölgesine bağlayan bu geçit, aynı adlı dağ üzerindedir.
Mızrak Gediği: Kılıç gediğinin 16 km. kadar batısındaki gediktir.
Çat Geçidi: Eleşkirt ve Kağızman arasındaki geçittir.
Ahtalar Gediği: Merkez İlçe ile Kağızman arasında, Araş ve Murat vadilerini birbirine bağlar.
Hamur Geçidi: Murat nehrinin aktığı ve Ağrı-Van karayolunun bulunduğu geçittir.
İpek Geçidi: Diyadin ile Doğubayazıt arasındaki geçittir (2 100 m.). Murat ile Sarısu (Doğubayazıt) havzaları arasında su bölüm ve iklim ayırım çizgisi olan bu gedik üzerinden E-80 karayolu geçer.
Çilli Gediği: Aras Güneyi dağlarının doğu bölümünde, Iğdır ile Doğubayazıt arasındadır. Yakın zamana kadar Doğubayazıt-Iğdır karayolu bu gedik üzerinden işlemekteydi. 1978'de yol, Ağrı dağının batı eteğindeki Pamuk geçidine alınınca, Çilli tarihi ve stratejik değerini kaybetti.
Sınır Geçidi: Türkiye-İran sınırında, Gürbulak sınır kapısının olduğu yerdir.
Teperiz (Çetenli) Geçidi: Tendürek dağının doğusunda Ağrı-Van il sınırı üzerindedir. Eğriçay gediği de denilen bu gedik, 2 600 m. yüksekliktedir.
Serdarbulak Gediği: Büyük ve Küçük Ağrı arasında, Doğubayazıt ovasının bir bölümünü Iğdır ve Aralık'a bağlayan bu 2 678 m. yüksekliğindeki geçit, işlek değildir.
Diğer Geçit ve Gedikler:
Doğubayazıt / Musun ile Iğdır arasında Kucak gediği, Doğubayazıt-Iğdır arasında Pamuk gediği (l 650 m.) Diyadin'in güney bölümünü Erciş'e bağlayan Tuci gediği ve Patnos - Erciş arasındaki Ağrı gediği.
VADİLER
Şeryan (Güzeldere), Elmalıdere, Cumaçay, Körçay, Taşlısu, Hamur, Derecek, Diyadin ve Kaplıcalar vadisi, İl'in başlıca vadileridir.
OVALAR
Ağrı'da ova ve düzlükler çoğunlukla fay kırıkları ve dağlarla sınırlanmıştır. Ovalar çöküntü havzalarıdır vesonradan toprak birikmesi olmuştur.
Ağrı-Eleşkirt Ovası: İl'in en büyük, verimli, bitek ovasıdır. Çöküntü alanına zamanla suların taşıdığı alüvyonların birikmesiyle oluşmuştur. Her tarafı yüksek dağlarla çevrili, 900 km genişliğindeki ovanın kuzeyini Aras Güneyi dağlan, batısını Tahir dağlan, güneyini Kılıç ve Kan-dildağ kütleleri çevreler. Doğuda Murat suyu boyunca Taşlıçay'ı da içine alarak Diyadin'e kadar uzar.
Ağrı ovası, dağlardan inen suların toplanma alanıdır. Ovanın Eleşkirt bölümü daha düzgün ve topludur. Ağrı şehrinin çevresi ile doğusu düzenli ve toplu değildir.
Ova sulaktır. Doğu'da Diyadin'den itibaren ovaya giren Murat suyu, Merkez İlçe'ye kadar düzlüğü boydan boya kat eder. Şehrin güneyinde, Eleşkirt ovası boyunca doğuya akan Şeryan ile birleşir. Murat ve Şeryan ovada derinden akarlar. İlkbahar mevsimlerinde önemli oranda toprak sürükler, erozyona sebep olurlar. Kuzeyden inen zayıf sulardan ovanın sulanmasında faydalanılır.
Eleşkirt-Ağrı ovası, ulaşım kolaylığı, güvenlik ve toprağın verimliliği yüzünden köylerin birbiri-ne yakın kurulduğu, nüfusun yoğun olduğu yerdir. Ovanın en merkezî yerinde Ağrı Vilâyet merkezi kurulmuştur. Türkiye'yi İran ve Asya'ya bağlayan E-80 Transit Yolu, ovayı doğu-batı yönünde boydan boya tam ortadan ikiye bölerek gider.
Doğubayazıt Ovası: Ağrı'daki ovaların en yüksek rakımlısı, sıcak ve çorak olanıdır. Her tarafı dağlarla çevrili, yaklaşık 280 km2' lik alandır. Ana düzlüğün başlıca üç girintisi vardır: Batıda Balık gölüne doğru, güneyde İncesu boyunca Tendürek'e ve doğuda Sarısu'nun aktığı düzlük (bataklık) ile İran sınırına kadar uzanan bölüm. Parazit tepeler ovanın görünüşünü bozar. Ovanın toprağı alüvyon olmadığından (tuzlu, sodalı, çok kumlu) fazla verimli değildir.
Doğubayazıt ovası yazın sıcak ve kurak, kışın ılık geçer, az kar yağar. Ova çıplak, ağaç yönün-den oldukça fakirdir. Dağlara yakın yerler meyve yetiştirmeğe, bostan ekmeğe elverişlidir.
Tutak Ovası: Kuzeyde Kılıç dağlarına, batıda Elmalıdere'ye güneyde Katavin dağına, doğuda Aladağ'a (Bozdağ) uzanan çöküntü alanıdır. Murat nehri ovayı ikiye böler. Nehrin batısında kalan kısma Antep ovası, doğusunda kalana Göl ovası (Saragöl) denir. Antep ovası dalgalıdır, parazit tepeler vardır; Kılıç ve Çakmak dağlarından gelen sular derin yataklar açarak Murat'a karışırlar. Göl ovası, daha muntazam düzlüklerdir. Suyu azdır. Her iki ovada tarla ziraatı yapılır. Sulanabilen yerlerde bostan, şeker pancarı, ayçiçeği ekilir.
Patnos Ovası: Batıda Top (Katavin) dağı dibinden, güneyde Malazgirt ovasına, doğuda Süphan dağı ve kuzeyde Aladağ'a doğru yayılan geniş düzlüklerdir. Ovayı çevreleyen dağlardan aşağılara doğru kısa akarsular inmektedir. Bunlar Sarısu ile Bağdişan çayında toplanır, Murat'a karışır. Süphan dağının dibinde geniş sazlık ve bataklık vardır. Patnos ovası verimli, sulak ve bitektir. Patnos Barajı ile Şekerova barajlarının suladığı ovada şeker pancarı, yem bitkileri, buğday, arpa, mısır, mercimek, ayçiçeği bol yetişir, iyi bostan olur.
GÖLLER
Balık Gölü:
Ağrı-Kars-Iğdır arasında, Araş Güneyi sıradağları (Sinek yaylası) üzerinde volkanik bir arazide oluşan lav setti gölüdür. Taşlıçay'a 36 km. uzakta (Taşlıçay-Doğubayazıt ilçe sınırları arasında) ve yüzölçümü 34 km2 olan gölün derinliği 100 m. den fazladır. Deniz seviyesinden 2 250 m. yüksekliği ile yurdumuzun en fazla yüksekte oluşmuş tek gölüdür.
Göl, yatağındaki kaynaklar ve çevreden inen çay ve pınarlarla beslenir. Fazla sular güney doğu ucundan Gürgüre adıyla Doğubayazıt ovasına akar; Doğubayazıt ilçesinin içme suyu da bu gölden gitmektedir. Gölün temiz sularında çok lezzetli, kırmızı, beyaz pullu alabalıkla sazan yetişir. Kızıl pullu balıklar kırık-çıkık gibi ortopedik tedavilerde ilâç olarak kullanılır.
Gölün kuzey doğusunda dört dekarlık tarihî yapı kalıntıların bulunduğu bir adacık vardır. Çev-resi ağaçsızdır; güney kenarındaki küçük şeritvari düzlüklerde iyi çayır olur. Çok dik olan batı kıyısı oldukça bitektir, buralar orman kalıntılarıdır. Göl çevresinde yazın karpuz çatlatan buz gibi pınarlar vardır. Balık gölü, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde doyumsuz bir güzelliğe kavuşur.
Kış mevsiminde gölün üzeri tamamen donar. Kalınlığı 20 cm. olan buzların üzerinden hayvanlar, arabalar bile geçer. Burası buz üzerinde yapılan kış sporlan için elverişlidir.
Kurtkapan ve Tahilka Gölleri:
Balıklıgöl'ün ayağı olan Balıklıgöl , Tendürekten doğan Gernavuk ve Kızılziyaret dağından çıkan incesu, meyilin azlığından dolayı, Ağrı dağının eteğine birikirler. Burada sazlık ve bataklığa dönüşen su, yaklaşık 30 km2 genişliğinde bir göl haline geli Burası yazın bataklık, kısın göldür. Benzeri bataklık Ciftlik-Gölyüzü-Barındı köyleri arasında da vardır. Bunlara halk sazlık (saz gölü) demektedir.
Gölün çoğu yeri gür kamışlarla kaplıdır. Kamışların kısa boylu olanları kesilip hayvan yemi, boyları uzun olanlar ev ve bina yapımında örtme malzemesi, çit, sur ve yakacak olarak kullanılır. Her iki gölde yaban ördeği, yaban kazı, karabatak, kış mevsimlerinde yaban domuzu bulunur.
AKARSULAR
Ağrı'da akarsuların beslenme havzaları, dağlardan çıkan kaynaklardır. Elmalıdere suyu hariç, Ağrı'daki bütün suların ilk kaynağı il topraklarıdır. Alçalma alanlarını izleyerek uzanan akarsular, zengin bir akarsu ağı meydana getirirler. Ağrı'da üç akarsu havzası vardır.
1. Yukarı Murat Havzası; en geniş alan, en çok akarsu bulunan havzadır ve tüm suları Murat nehrine karışır.
2. Doğubayazıt Havzası; Balık gölü ayağı ile Doğubayazıt çevresindeki suların akma havzası-dır. Doğu'ya, İran'a doğru akar.
3. Vangölü Havzası; Aladağ'ın güney doğu tarafından çıkan kaynakların aktığı havzadır, Van gölüne dökülürler.
Murat Nehri:
Fırat'ın en büyük kolu, Ağrı'nın en önemli ve çok su taşıyan nehridir. Murat nehri, Diyadin'in güneyindeAladağ-Tendürek eteklerinden (Muratbaşından) doğar. Diyadin ve Taşlıçay'ın yakınından geçerek, Ağrı'nın güneyinde, Hamur vadisine girer. Tutak önünden ve Antep ovasından geçerek îl topraklarım terk eder.
Diyadin'den itibaren Eleşkirt-Ağrı ovasını çevreleyen dağlardan aşağılara akan çaylar, küçük dereler ve Ağrı yakınında Güzeldere, Körçay, Taşlısu, Gelutan deresi; Hamur'da Malhas çayı, Tutak'ta Elmalıdere, Murat'a karışır. Nehir boyunca az da olsa çalılıklara rastlanır. Sulama işlerinde Murat'tan az faydalanılır. Durgun ve derin yerlerinde sazan balığı avlanır.
Güzeldere:
Ağrı'nın batısındaki Çakmak dağından çıkıp Eleşkirt ovası boyunca doğuya akan ve Suçatağı köyü yakınında Murat nehrine karışan sudur. Kopuz çayı, Yağmurlu çay, Eleşkirt çayı, Ahmetbey deresi bu suya karışır. Eleşkirt regülatörü ile Eleşkirt ovasının bir kısmını sular.
Diğer Akarsular: Karasu, Taşlısu, Körçay, Sarısu, Bağdişan çayı, Elmalıdere, Balıkgölü deresi, İncesu, Gürlevük, Kesik çayı.
İKLİM YAPISI
Ağrı deniz seviyesinden yüksekte ve deniz tesirlerinden uzakta olduğundan, kara iklimine sahiptir. Bundan ötürü kışın sıcaklık çok düşer ve mevsimin uzamasına yol açar. Yaz-kış, gündüz-gece sıcaklık farkı fazladır. Genel olarak yazlan sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçer; yağmurlar daha çok ilkbahar ile sonbahar mevsimlerinde yağar. Kasım ayının 2 veya 3. haftası yağan kar, nisan ortalarına kadar yerde kalır. Kar, insan ve hayvan yaşayışını, ulaşımı, tarım faaliyetlerini, bitki örtüsünü çok yönlü etkiler. Kış boyunca bütün akarsular ve göllerin yüzü donar.
Nisan ve mayıs Ağrı için yağmur mevsimidir. Bu aylardan itibaren her taraf yemyeşil olur. Killi olduğundan, uzun süre nemli kalan toprak, egemen ot türleri ile gür çayırlıkların temmuz-ağustos aylarına kadar yeşil kalmasını sağlar.
(İsmet ALPASLAN - AĞRI)